Mermilerle delik deşik olmuş evlerin duvarları, yıkılmış cami minareleri, insanların yüzlerindeki yorgunluk ve hala ayaktayım diyerek gecenin içersinde parlayan Mostar Köprüsü…

Saraybosna- Mostar arası 120 km. ama yollar dar ve genellikle tek şerit ve azami hız da 60 km. ile sınırlı bulunduğundan yolculuğumuzun 2 saati geçti. Genellikle Neretva nehri kenarından dar kıvrımlı ama ormanlık ve fevkalade panoramik görüntülerin hâkim olduğu bir yol güzergâhından ilerliyoruz.. Yol boyunca zaman zaman yeni yol ve tünel yapımı çalışmalarını görüyorum. Saraybosna- Travnik yolunda da bu tür çalışmalar var. İhalelerde genellikle Türk firmaları almış. Yolculuğumuzun 50. km.sinde Konjic isimli yaklaşık 50 bin nüfuslu güzel bir şehre geldik. Konjic : “atların dinlendiği yer” anlamındaymış.

Mostar Köprüsü gibi Neretva Nehri üzerindeki bir ”gerdanlık” görünümündeki 6 gözlü, 82 metre uzunluğundaki Konjiç Köprüsü, İkinci Dünya Savaşı’nda büyük oranda tahrip edilmiş ve 1955 yılına kadar sadece ayaklarıyla varlığını koruyabilmiş. Tito döneminde aslî görünümünden uzak, üzerine beton dökülerek araç trafiğine açılan köprünün ayağa kaldırılması görevini 2006’da Türkiye üslenmiş ve TİKA’nın çalışmalarıyla 2 milyon Avroluk bir harcama sonunda tarihî köprü yeniden inşa edilmiş ve 16 Haziran 2009’da Türkiye’den Bakanlar ve üst düzey yetkililerin katılımıyla resmî açılışı yapılmış. Bosna Savaşında bu bölgede Hırvatlar, Müslüman izini Osmanlı izini silmek için çok uğraşmışlar, güzelim cami ve minareleri özellikle hedef almışlar. Tam karşımızda minaresi tam ortadan vurulmuş ve yıkılmış yani yarım yıkık minareli bir caminin mahzunluk içinde bizi uğurlamasını hâlâ unutamıyorum.

Konjic’ten 20 km. sonra Çelebici köyüne geldik. Yolun sağ tarafında camiler varken, sol tarafında kiliseler dikkatimi çekti. Yani bu köyde bir tarafında Müslümanlar, bir yamacında da Hristiyanlar yaşıyor. Neretva nehrini takip eden yol, bizi Mostar’a doğru götürüyor. Rehberimiz bize bu nehir üzerinde 5 adet elektrik santralı bulunduğunu ve Bosna-Hersek’in tek ihraç kaynağının buralarda elde edilen elektrik olduğunu söyledi. Artık Mostar’a yaklaşmaktayız.

Mostar’ın nüfusunun 120 bin civarındaymış. Savaştan önce bu nüfusun %60’ı Boşnak iken, bugün nüfusun %60’ını Hırvatlar oluşturmakta. Sistemli bir şekilde Müslüman nüfusun azaltılması yönünde baskılar yapılmış. Şehrin hemen girişinde yüksek bir tepenin üzerinde çok büyük bir Haç dikilmiş, Müslümanlar üzerine psikolojik bir baskıyı ifade eden bu uygulama, helikopterle yapılmış ve etrafını mayınlarla çevirmişler. Mimarisiyle, şehir yapısıyla, kültürüyle tam bir Osmanlı kültürünü yansıtan şehrin karakterini zorla değiştirmeyi amaçlayan benzer bir uygulamayı, Üsküp’te görmüş idim. Orada da Üsküp’e bakan çok yüksek bir dağın tepesine çok büyük bir Haç dikilmiş idi. Ama ne kadar yükseğe dikilse de Müslüman halkın gözünde, gökyüzündeki Hilal ve Yıldızı asla tutamayacağı inancı ve gerçeği de yaygınca biliniyor. Mostar Köprüsü ve tarihî Mostar şehrini sonra gezmek üzere, yakınlardaki Blagay Alperenler Tekkesi’ne gittik.

Eski Yugoslavya döneminde kapatılan Buna Nehri kıyısındaki 600 yıllık Blagay Alperenler Tekkesi, Bosna-Hersek’in bağımsızlığından sonra açılmış. Türkiye tarafından aslına uygun olarak restore edilen tarihî tekkenin 100 yıl önce yıkılan imaret ve misafirhanesi de yeniden inşa edilmiş. Tekke’nin içinde Sarı Saltuk’a ait olduğu söylenen bir mezar veya makam bulunuyor. Sarı Saltuk, adeta Balkanlar’da Türk-İslam kültürünün yayılmasında bir simge olarak karşımıza çıkıyor. Çünkü başka yerlerde de Sarı Saltuk türbelerinin varlığı kabul ediliyor.

Hırvatistan’a 20 km. kala Poçiteli denen Türk köyüne geldik. Her ne kadar Türk köyü dense de şimdi Türk bulunmamakta ama Türk kültürü yaşatılmaktadır. Turistik eşya satmak isteyen köylülerin büyük bölümü Türkçeyi az da olsa konuşabiliyorlar. Burası 1481’te feth edilen ve en Batıdaki yer olarak bilinen bir kale etrafında küçük bir yerleşim yeri.

Ve sonunda Mostar’a ulaşabildik.

Neretva Nehri üzerinde 1566 yılında inşa edilen tarihi köprünün burada dilden dile dolaşan bir hikayesi bulunuyor; Kanunî Sultan Süleyman, Mimar Sinan’a şehrin iki yakasını birleştirecek bir köprü yapmasını söylüyor. Mimar Sinan da öğrencisi Mimar Hayreddin’i görevlendiriyor. Mimar Hayreddin iki kez köprüyü yapıyor ama köprü kısa süre sonra yıkılıyor. Kanuni, bir daha köprü yıkılırsa kellesinin gideceği ihtarını yaptıktan sonra, Hayreddin önce şimdiki köprünün biraz ilerisine küçük bir modelini yapıyor, yıkılmadığını görünce köprüyü inşa ediyor ama hemen de oradan kaçıyor. Tabii ki köprü yıkılmıyor.

Neretva Nehri’nden 24 metre yüksekte 30 metre uzunluğunda, 4 metre genişliğinde olan Mostar Köprüsü, dönemine göre gelişmiş bir teknolojiyle inşa edilmiş ve 456 kalıp taş kullanılmış. İnşa edildikten sonra yakınındaki şehre ismini veren köprü, şehirde ticareti ve ilişkileri canlandırmış ve Mostar, Hersek bölgesinin önemli bir şehri haline gelmiş.

Osmanlı-Türk kültürünün de simgesi haline gelen Mostar Köprüsü, Bosna-Hersek Savaşında maalesef Sırp ve Hırvatların ilk hedefi olmuş. Köprü yakınındaki müzede, Mostar Köprüsünün ve civarındaki tarihî dokuların çarşı-pazarın eski durumunu film halinde seyrettik. Sırpların yaptığı saldırı ve 9 Kasım 1993 günü Hırvatların köprüyü tamamen yıkan saldırıları canlı olarak alınan filmden seyrederken, bu acı tablo karşısında donup kalmamak mümkün olmadı. Hırvatlar 427 yıldır Bosna-Hersek’te hoşgörü ve kültürel zenginliğin sembolü haline gelmiş, tamamen Türk-İslam karakteristiğini, izini yansıtan tarihin ortadan kaldırılışını sevinç çığlıkları içinde canlı olarak dünyaya yayın yapmışlar. Dev taşların sulara gömülüş anı, acı bir gerçek olarak gözümüzün önünde idi. Köprünün eski haline uygun olarak yeniden inşa işini, Unesco ve Dünya Bankasının da desteğiyle 1997 yılında Türkiye üslenmiş ve bu devâsa proje orijinal taşları nehirden çıkarılarak aslına sadık bir şekilde 23 Temmuz 2004’te tamamlanıp açılışı yapılmış.

Eski Mostar Şehri Arnavut kaldırımlı sokakları ve dükkanları ile tam bir Osmanlı-Türk şehir karakterini taşıyor. Koski Mehmet Paşa Camii, Karacözbey Camiini ziyaret ettik. Akşam vakti yaklaşmakta ve bizler dönüş için buluşma yerimize gitmek durumunda idik. Şehir içinden buluşma yerimize giderken, sıkça mezarlıklar ve iç savaş sırasında vurulan binalar ve binalardaki mermi izleri üzüntü içinde dikkatimizi çekti.

Geziniz Bol olsun

Sevgilerimle,

mm
Yazan

Bir Yorum Yazın