Chitwan’ ı bana sevdiren en büyük unsurlardan biri tabii ki sevimli filler. Bu sessiz, duygusal, salına salına yürüyen, yeryüzünün en büyük ve en zeki hayvanları hep ilgimi çekmiştir. Filleri görünce sevinçten çılgına döndüğüm bu coğrafyada mutlu olmamak elde değil Chitwan sokakları fillerle dolu. Sanki bisiklet,taksi gibi toplu taşıma aracı olarak kullanılıyorlar. Bu manzarayı ilk gördüğümde oldukça şaşırmıştım sonra alıştım. Nada’nın Ma Che Freddo şarkısı kulaklarımda fillerin arasında bisiklet sürmeye başladım. Hayatımda yaşadığım en güzel anlardan biriydi..


Bebek bir fil almaya karar veriyorum ama fiyatını duyunca vazgeçmek zorunda kalıyorum 🙂 Filler iki grupta toplanıyor. Bir kısmı hükümete ait olan fil üretme çiftliklerinde bakılıyor. Diğer kısmı ise ormanda özgürce dolaşıyor.

Fil Üretme çiftliğine gittiğimde Leonardo da oradaydı 🙂 Leonardo kim diyeceksiniz. Chitwan’ ın ünlü özgür fili 🙂 Arada çiftliğe yemek için gelen kocaman dişleri olan Leonardo gerçekten korkusuz bir fil 🙂 Sevgilisi ile bana verdiği pozlar inanılmazdı. Çiftlikteki yetkililer onu uzaklaştırmak için ateşler yaktı fakat o vazgeçmedi çiftliğe geri dönüp yemeğini alıp usul usul yedi 🙂
Fil üretme çiftliğinde bin bir çeşit hokkabazlık yapan minik filleri görebilirsiniz 🙂 Hepsi birbirinden güzel birbirinden sevimli olan bu fillerin zincire takılı olmaları beni çok üzüyor. Özgürlük her canlının en kıymetli varlığıdır. Sorgulanmadan verilmesi gereken en büyük haktır. Hele ki konu yeryüzünün en büyük ve en duygusal hayvanları ise zincirlemek söz konusu bile olmamalıdır.

Chitwan’ a gelmişken kano gezisi yapmadan dönmeyin derim. Kano turları farklı farklı. Zamanları ve güzergâhları değişik. Uzun süren kano yolculuğunu tercih ederseniz daha sakin daha dingin ve huzurlu bir bölgede yarım saatten fazla muazzam bir zaman dilimi geçirebilirsiniz.

Hayatlarımızdan silinmek üzere olan “ huzur “ ile bu dingin ve eşsiz ortamda karşılaşmak büyüleyici bir mutluluk veriyor bana. Kano ile ilerlerken dere kenarlarında güneşlenen timsahların yanından geçiyorum, onlar da sanki bu güzel ortamdan sarhoş olmuş gibiler. Işıldayan güneş nehrin üzerini aydınlatıyor. Rengârenk birbirinden sevimli kuşlar dallarda şarkılar söylüyor. Akıntının sesi bu kutsal şarkıya ekleniyor. Cennet misali ilerlediğim bu nehirde, doğanın en büyük şifa, en büyük arınma ve mutluluk kaynağı olduğunu bir kez daha tüm iliklerime kadar hissediyorum.

Buda’nın neden bu topraklarda yetiştiğini şimdi daha iyi anlıyorum. Bu huzur insanı “an” a döndürüyor. Ne geçmişi ne geleceği düşünebiliyorum. Öyle kutsal bir an ki tek hissettiğim yüreğimdeki huzur ve sakinlik. Bu yolculuk hiç bitmesin istiyorum. Ormanın kalbinde bu aşk dolu seremoniler arasında yakaladığım uzun zamandır özlemini çektiğim ve adlandırmakta zorlandığım bu eşsiz duygularla tekrar karşılaşmak beni dünyanın en mutlu insanı yapıyor.

Chitwan unutamayacağım ve tekrar geleceğim hatta yerleşmeyi düşündüğüm yerler arasında ilk sırayı alıyor.

Aşık olduğum bu yerden çok zor ayrılıyorum..
Gezginlerin zor anlarından biri bu olsa gerek..
Ait hissettiğin yerleri ardında bırakıp çekip gitmek..

Geziniz bol olsun..
Sevgilerimle,

mm
Yazan

Bir Yorum Yazın