Jaipur, Mihrace II. Jai Singh tarafından 1727 yılında kurulmuş birçok savaşa tanık olmuş. Dönemin en ünlü gökyüzü gözlem merkezi olan Jantar Mantar da bu şehirde kurulmuş.
O dönemlerde çevresi hep surlarla çevrili olan Jaipur yedi adet kale çıkış kapısına sahipmiş. Şimdi bu kapılardan sadece ikisini şehir içerisinde dolaşırken görebilirsiniz. Sur içerisindeki evler o dönemde kübik ve pembe olduğundan bu şehre pink city yani pembe şehir de denirmiş.
Şehrin kuruluş tarihi ve öncesinde Moğol imparatorluğu ile bir çok savaşlar olmuş. Rajalar savaşçı bir toplum olduğundan oldukça direnmişler. Fakat diğer eyaletlerle bir güç oluşturamamışlar dış tehlikenin olmadığı dönemlerde birbirleri ile savaşmayı tercih etmişler 🙂 Rajastan bölgesinde birçok kale görebilirsiniz. Bu görkemli aşılmaz yıkılmaz kaleler zamanında ne büyük tehlikelerin bu topraklarda olduğunun kanıtı sanki.
Hindistan’ın Rajastan bölgesinin gözbebeği olan Jaipur güzel zaman geçirip pembe ve kübik evlerin arasında dolaşıp tarihin kokusunu içinize çekebileceğiniz eşi bulunmaz bir şehir.
Jaipur ‘a iki gün ayırmanızı tavsiye ederim.
1.Gün : Hawal Mahal – Jantar Mantar- Jaipur Şehir Sarayı-Old Town- Monkey Temple- Albert Hall Museum
2.Gün : Amber Sarayı- Jal Mahal- Royal Gaitor Tumbas- Nahargarh Fort
Hawal Mahal
1799 yılında inşa edilmiş 958 penceresi bulunan bu saray gerçekten göz kamaştırıcı. Bu saraya rüzgarın sarayı da diyorlar. Bütün bina pembe ve kırmızı kiremitten yapılmış. O dönemdeki harem kadınlarının sokağı izlemesi için yapılan bu saray dışarıdan bakıldığında Vishu tanrısının tacı şeklinde tasarlanmış. Bu farklı tarzda inşa edilmiş binanın içersinde bir espri yok ama dışarıdan takdire layık 😉
Jantar Mantar
1728 yılında Mihrace tarafından yapılan bu gözlem evi zamanının en iyi çalışma sahalarından biriymiş. Hala ayakta olan bu yapılar ile yıldızların konumları, gezegenlerin uzaklığı, güneş tutulmalarının saatleri hesaplanıyor. Burada en çok dikkatimi çeken otuz metre yüksekliğindeki güneş saati. Bu saat gölge sistemi ile çalışıyor ve yerel saati dakika dakika size sunuyor. Zamanınız varsa ziyaret etmenizi tavsiye ederim hele ki sayısalcı iseniz çok zevkli projeler mevcut 😉
Jaipur Şehir Sarayı ( City Palace)
Jantar Mantarın hemen karşısında bulunuyor bu müze. Eskiden burada hanedanlık üyeleri yaşarmış sonra sarayın bir kısmını müzeye çevirelim para kazanalım demişler 🙂 İçersinde o dönemden kalma kıyafetler, silahlar, takılar, müzik enstrümanları mevcut. Ayrıca dünyanın en büyük gümüş kabı bu müzede bulunuyor. Neden bu kadar büyük kap yapmışlar ? Sebebi şuymuş zamanında kral uzak ülkelere seferlere giderken Ganj nehrinin kutsal suyunu yanında taşımak istemiş. Garip ama gerçekten de nedeni buymuş. Zamanınız varsa ziyaret edin ama kısıtlı br zamanınız varsa listenize almanız gerekmez 🙂
Old Town
Şehrin en güzel ve en canlı yerlerinden birisi. Çok eski binaların ve yüzlerce minik dükkanın bulunduğu bu cadde tüm gezim boyunca en uygun fiyatlar bulabildiğim yerdi. Hint elbiseleri, şallar, ayakkabılar.. Alışveriş yapacaksanız bu caddeyi tavsiye ederim. Ayrıca açık alanda yapılan yiyecekleri de yerim derseniz burası tam bir cennet.
Monkey Temple ( Galtaji Temple)
Burası farklı bir havası olan bir tapınak. Onlarca insanın kadın erkek demeden bir arada arınmak için yarı giyinik havuza girip çıktığı başka bir yer daha görmemiştim. Tapınaklar onuncu yüzyıldan kalmaydı ve her yer maymunlar tarafından işgal edilmişti. Yağmurlu ve puslu bir havada ziyaret ettiğimden midir nedir etkisinden uzun süre kurtulamadım. Sanki yıllar öncesine gitmiş terk edilmiş bir dünyaya gelmişim gibi hissettim. Havuza girip çıkan insanları görmesem burada yaşam olduğuna inanmam mümkün değil. Maymunlar hem inişte hem çıkışta eşlik ediyor bana sanki bu şehir bizim gitme zamanın geldi der gibi bakıyorlar yüzüme.
Amber Sarayı
Jaipur şehri kurulmadan önce kral Mihrace’nin yerleşim yeri olan bu saray Jaipur’ a on bir kilometre uzaklıkta bulunuyor.
Dışarıdan bakıldığında gerçekten göz kamaştırıcı özellikle akşam saatlerinde göle yansıması muhteşem. Sarayın kocaman giriş kapısından fil üzerinde girerken tempolu bir müzik sizi karşılıyor. Sultanlar gibi karşılanmak tabii ki hoşuma gidiyor bir havalara giriyorum ki anlatamam taki fil sürücü bahşiş isteyinceye kadar 🙂 🙂
Saray çok yüksekte sanki kayalıkların üzerine kondurulmuş gibi duruyor.
Saraydan baktığınızda çin seddine benzeyen bir duvar göreceksiniz. Bu dünyadaki Çin Seddinden sonraki ikinci set. Tabi yirmi bir bin kilometre uzunluğundaki Çin Seddinin yanında minik kalıyor fakat set görmedim demeyin. İşte size set 🙂
Ben sarayın isminin amber çiçeğinden geldiğini düşünüyordum fakat amberin farklı anlamı da varmış. Ağaç reçinesinin fosilleşmesi ile oluşan taşlara da amber deniyormuş. Saray içindeki Shiva Heykeli bu amber taşından yapıldığı için sarayın adı Amber Sarayı olmuş. Sarayda zamanında beş bine yakın insan ve yüze yakın fil yaşarmış. Filler için sarayın arka bölümünde büyük odalar ve demirden yapılmış kocaman su kapları mevcut. Saray içersinde ayrıca İla Devi Tapınağı, Ganesh Kapısı, Aynalı Saray, Türk Hamamı, Divan Meclisi mevcut.
Beni en çok aynalı oda etkiledi. Odanın her yeri minik minik aynalarla kaplanmış ve ışıl ışıldı. Hele ki güneşin yansımalarının içerdeki dansı gerçekten muhteşemdi. Aynalar geometrik olarak dizilmiş ve baktıkça derin bir kuyu gibi içine çekiyordu insanın. Böyle bir odam olsun isterdim doğrusu 🙂
Jal Mahal (Göldeki Saray)
Man Sagar gölü içerisindeki bu saray on yedinci yüzyılda yapılmış. O zamanlar bu bölge ormanlıkmış ve kral sıcaktan bunaldığı için yapılmış sonra su basınca göl içerisinde kalmış 🙂 Sarayı su basarken Kralın yüz ifadesini düşündükçe gülesim geliyor 🙂 İki katı su altında iki katı su üzerinde bulunan saray ileride otele dönüştürülecekmiş. Özellikle gün batımında sahil boyunca güzel kareler görebilirsiniz.
Royal Gaitor Tumbas
Burası şehirden uzakta bir çok gezginin bilmediği kuytu köşede sessiz sakin bir tapınak. Taş işçiliğin mükemmel örneklerini bulabileceğiniz bu yapılar gerçekten muhteşem. İçerisinde ritimli bir müzik her daim devam ediyor. Kocaman bir ağacın gölgesinde oturup bu müziğe kendinizi bırakın. Ve bu güzelim sanat eserlerini doya doya izleyin.
Bu tapınağın hemen solunda kocaman bir tepeye doğru çıkan merdivenleri göreceksiniz. Yarım saat süren bir tırmanış sonrasında tüm jaipur’u kuş bakışı görebilirsiniz.
Sağ tarafınızda bulunan ormanlık alanda ise yüzlerce uçurtmadan oluşan uçurtma mezarlığını görebilirsiniz. Buralardaki çocukların tek eğlencesi uçurtma. Fakirlikten, yoksulluktan, çaresizlikten bir an için kurtulmak için gökyüzüne bakmak en doğru seçim bence de. Mezarlığa dönse de orman, gökyüzünde uçan yüzlerce uçurtmayı görünce, umudu; hiçbir gücün hiçbir canlıdan alamayacağını bir kez daha gülümseyerek söylüyorum.
Nahargarh Fort ( Nahargarh Kalesi )
Burası Jaipur’ da gitmeniz gereken yerlerin en başında geliyor. Bu kadar güzel bu kadar eşsiz surların üzerinde oturup kahve içip şehri izleyebileceğiniz dünyada başka bir mekan yok 🙂 On yedinci yüzyılda inşa edilmiş bu kalenin kelime anlamı kaplan yuvasıymış. Bu kale hiç işgal edilememiş. Ben surlarda otururken şöyle bir plan yaptım, yani gerçekten zor, ben bile işgal edemem doğrusu 🙂 Kaleye yürüyerek şehirden çıkmanız bir gününüzü alır o yüzden sevimli bir tak tuk tutmanızı tavsiye ediyorum 🙂
Jaipur bu kadar. Dolu dolu iki gün ayırmanızı tavsiye ederim ve ulaşım için günlük bir tak tuk ayarlayıp onunla tüm bu mekanları gezmeniz hem daha ucuz hem daha seri olur. Tarihi yerler için kombine bilet alırsanız 1000 rupi civarı ama önermem sadece ilginizi çeken yerlere girin bence. Louvre müzesinden sonra buradaki müzeler gitmiyor mesela 🙂
Geziniz bol olsun